17 Ağustos 2015 Pazartesi

BIÇAK SIRTI



Birkaç gündür aklımda bu fotoğraf takılı kaldı.

Hikayeyi belki sosyal medyadan belki gazetelerden bilen vardır.

Olayın nerde geçtiği mühim değil. Kanser hastası 5 yaşındaki Lila, son doğum gününü kutluyor bu fotoğrafta. Kanser hastası ve bir dahaki doğum gününü göremeyeceği söyleniyor aileye. Onlar da müthiş saygı duyulacak bir irade ile çocuklarına görmeyeceği tüm özel günleri yaşatmayı amaçlayan bir gün düzenliyorlar. Hem doğum günü hem mezuniyet hem de düğün. Babası evlenme teklif ediyor ve birlikte dans ediyorlar falan, bu da o danstan bir kare. Herkesi kalbinden vuracak bu kare beni biraz hırpaladı açıkçası. Üzerine söylenecek çok fazla bir şey yok.

Sadece, bu hastalıkta umutsuzluğa yer yok. Dilerim bu doğum günü onlara bir anı olarak kalır ve her birinin gerçeğini birlikte yaşama şansları olur.

Bu hastalık bıçak sırtı. Öyle demişti doktorumuz geldiğimizde bizim için. % 50 şans. Her 2 tarafa düşmek de var. Bugün burada bir arkadaşım da biz uçurum kenarında yaşıyoruz dedi. Ne doğru.
Bir süredir kan değerleri yükselsin diye bekliyoruz. Alt değerler görünmüyor laboratuar sonucunda son enfeksiyondan beri. Yükselmemesi normal de olabilir, olmayabilir de. Neden olabilir deyince “bir şey olmayabilir” veya “hastalık geri geliyor olabilir” dedi doktor. Yine bıçak sırtı yani…

Her şey iyi gidecek diye kendini inandırıp öyle de yaşarken aklına gelen ama duymazdan geldiğin o soruları, ihtimalleri birisi dillendirince sanki ilk kez duyuyormuş gibi şoka giriyor insan. Bütün gün ikiye bölündüm. Aklımın dediğini ağzım toparlayamadı, ağzımdan çıkanı kulağım duymadı.  

Hastalığın neredeyse ortasında bir operasyondan çıktığında ayılmasını beklerken ayakucuna bıraktıkları raporda “teşhis: lösemi” yazdığını gördüğümde de aynı duyguyu yaşamıştım. Sanki ilk kez duyuyordum. Uzun süre bakakaldığımı hatırlıyorum. Yine öyle oldum. Sanki her gün aklıma gelen, her gün korktuğum şey değilmiş de söylediği…

Ama bir şey olmayacak, çıkmayacak. Biliyorum, böyle bir ihtimali ilk kez duymuyorum. Bu korkunun daha büyüklerinden geçtik çok şükür. Bundan da geçeceğiz. Laf olsun diye değil gerçekten inandığımdan söylüyorum. Siz de rahat olun diye. Dediğim gibi bu hastalıkta umutsuzluğa hiç yer yok.

Türkan Saylan boşuna dememiş. “Bu kanser denen mikrop tek başına hiçbir gücü olmayan zavallıcıktır. Kanser tek başına kimseyi öldürmez; ölümcül olması bir yalnızlık, bir çaresizlik, bir umutsuzluk, bir üzüntü, bir stres arar. Ona bu fırsatı vermesen, er ya da geç çeker gider. “

Ali’nin 2. doğum günü yaklaşıyor diye de biraz hüzünlendim sanırım.  İkinci yaşına girerken burada olacağız. Ama hayat devam ediyor ve hala şükredecek fazlasıyla şey var. Yine de kutlayacağız, güzel dilekler dileyeceğiz ve bizimki de çekecek gidecek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder