Birkaç gündür aklımda bu fotoğraf
takılı kaldı.
Hikayeyi belki sosyal medyadan
belki gazetelerden bilen vardır.
Olayın nerde geçtiği mühim değil.
Kanser hastası 5 yaşındaki Lila, son doğum gününü kutluyor bu fotoğrafta. Kanser
hastası ve bir dahaki doğum gününü göremeyeceği söyleniyor aileye. Onlar da
müthiş saygı duyulacak bir irade ile çocuklarına görmeyeceği tüm özel günleri
yaşatmayı amaçlayan bir gün düzenliyorlar. Hem doğum günü hem mezuniyet hem de
düğün. Babası evlenme teklif ediyor ve birlikte dans ediyorlar falan, bu da o
danstan bir kare. Herkesi kalbinden vuracak bu kare beni biraz hırpaladı
açıkçası. Üzerine söylenecek çok fazla bir şey yok.
Sadece, bu hastalıkta umutsuzluğa
yer yok. Dilerim bu doğum günü onlara bir anı olarak kalır ve her birinin
gerçeğini birlikte yaşama şansları olur.
Bu hastalık bıçak sırtı. Öyle
demişti doktorumuz geldiğimizde bizim için. % 50 şans. Her 2 tarafa düşmek de
var. Bugün burada bir arkadaşım da biz uçurum kenarında yaşıyoruz dedi. Ne
doğru.
Bir süredir kan değerleri
yükselsin diye bekliyoruz. Alt değerler görünmüyor laboratuar sonucunda son
enfeksiyondan beri. Yükselmemesi normal de olabilir, olmayabilir de. Neden olabilir
deyince “bir şey olmayabilir” veya “hastalık geri geliyor olabilir” dedi
doktor. Yine bıçak sırtı yani…
Her şey iyi gidecek diye kendini
inandırıp öyle de yaşarken aklına gelen ama duymazdan geldiğin o soruları,
ihtimalleri birisi dillendirince sanki ilk kez duyuyormuş gibi şoka giriyor
insan. Bütün gün ikiye bölündüm. Aklımın dediğini ağzım toparlayamadı, ağzımdan
çıkanı kulağım duymadı.
Hastalığın neredeyse ortasında
bir operasyondan çıktığında ayılmasını beklerken ayakucuna bıraktıkları raporda
“teşhis: lösemi” yazdığını gördüğümde de aynı duyguyu yaşamıştım. Sanki ilk kez
duyuyordum. Uzun süre bakakaldığımı hatırlıyorum. Yine öyle oldum. Sanki her gün
aklıma gelen, her gün korktuğum şey değilmiş de söylediği…
Ama bir şey olmayacak,
çıkmayacak. Biliyorum, böyle bir ihtimali ilk kez duymuyorum. Bu korkunun daha
büyüklerinden geçtik çok şükür. Bundan da geçeceğiz. Laf olsun diye değil
gerçekten inandığımdan söylüyorum. Siz de rahat olun diye. Dediğim gibi bu
hastalıkta umutsuzluğa hiç yer yok.
Türkan Saylan boşuna dememiş. “Bu
kanser denen mikrop tek başına hiçbir gücü olmayan zavallıcıktır. Kanser tek
başına kimseyi öldürmez; ölümcül olması bir yalnızlık, bir çaresizlik, bir
umutsuzluk, bir üzüntü, bir stres arar. Ona bu fırsatı vermesen, er ya da geç
çeker gider. “
Ali’nin 2. doğum günü yaklaşıyor
diye de biraz hüzünlendim sanırım. İkinci
yaşına girerken burada olacağız. Ama hayat devam ediyor ve hala şükredecek
fazlasıyla şey var. Yine de kutlayacağız, güzel dilekler dileyeceğiz ve bizimki
de çekecek gidecek.