Eyvah dedim ama "iyi ki anne oldum!" olmalıymış bloğumun adı. Çünkü ona her baktığımda “iyi ki anne olmuşum, iyi ki onun annesi olmuşum” diyorum.
Bebeklik dönemi, birkaç ay
lohusalıktı, depresyondu, uykusuzluk falan alışmakla geçti. Sonrasında bakım
ayları, uyusa da nefes alsak zamanları…
İlk bir sene mutlaka ki çok sevgi
ama çokça da merhamet duygusu. Gerçek anneliğe uyanış bundan sonra…
1 yaşıyla birdenbire büyüdü
sanki. Artık bebek değil. Dediğimi anlayan, sözümü dinleyen, arkamdan ağlayan, kızsa bile teselliyi yine bende arayan bir can o. Birlikte vakit
geçirmekten çok zevk aldığım bir arkadaş, bir aşk oldu. Lafta değilmiş,
gerçekten aşk gibi.
Bir yaşını yeni aştığı aylarda
yakalandığı hastalık mutlaka ki bende başka duygular da uyandırdı. Mesela
hayranlık. Böyle güçlü oluşuna, olgun hallerine, bir yetişkinden kesinlikle
daha dirayetli oluşuna hayranım. Bir ağrı kesici içip yatağa giren bizlerin
yanında hayati riskleri olan litrelerce ilacı ve anestezileri aynı gün alıp,
gözünü açtığında hiçbir şey olmamış gibi bana gülümseyişine gerçekten hayranım.
Bu süreci bir parça olsun daha normal geçiriyorsam bu tamamen onun sayesinde. Evet,
daha hiçbir şey bilmiyor ama yaşadıkları, geçirdikleri bilmiyorum bir yerde
birikiyor mu ama o göstermiyor. Evde gördüğü bütün kabloları çekiştiren çocuk 6
aydır göğsünde, etinden sarkan kabloyu bir gün bile ellemiyor. Enfeksiyon kapıp
ateşi çıktığında soğuk bezleri koyduğum kollarını ben bezleri alana kadar
indirmeyişini unutamıyorum. Örnekler sonsuz. Tüm bunların kendiliğinden
olmadığını biliyorum ve her dakika şükrediyorum.
Bu yaşananlar insana her şeyin bir
nedeni olduğunu öğretiyor. Doğumdan sonra iş hayatı ile onu bırakmamak arasında
ne çok gidip geldim. Şimdi bakıyorum ne boşuna bir dertleniş. Şu anda, doğduğu andan beri onu kimselere
bırakmadığım için şükrediyorum. Neredeyse 1,5 yıldır onun dışında hiçbir şeyle
ilgilenmedim. Son 6 aydır ise malum yapışık ikizler gibiyiz. 24 saat birlikte,
evde bile burun buruna, sadece ikimiz varmışız gibi. Onunla yaşadığım her
saniyeyi içime çeke çeke yaşıyorum. Kıymetini bile bile. Bir ömür boyu böyle olmayı
dileyerek. Diyorum ki; bu hastalık bile onunla böyle zamanlar geçirmem içinmiş
belki de.
Hep diyordum ya “benden annem
gibi bir anne olmaz” diye. Biraz da bu halimi severek çok anaç sütlaç bir anne
olamayacağım diyordum. Önce kendim, önce iş diyenlerdendim hani. Allah da bana
sana öyle bir sınav vereyim ki nasıl anne oluyorsun gör bakalım dedi. Çünkü her
şeyin bir nedeni var.
6 ay önce Ali’nin koltuktan
düştüğü ve hastaneye gittiğimiz gece hayatımın en kötü gecesini geçirdim
diyordum. Meğer o düşme bile bize hastalığı göstermek ve daha kötü gecelerden
korumak içinmiş. Evet, her şeyin bir nedeni var.
Evet, böyle düşünüyorum, böyle
bakıyorum hayata artık. Ne yaparsam yapayım bazı şeyleri değiştiremediğimi görüyor, deneyimliyorum. Ama ben değişiyorum, dönüşüyorum. Bu yaşananlar beni en kötü
şeylerle bile baş edebilir biri haline getiriyor, hissediyorum. Tabiki her
şeyin daha kötüsü var ama benim de korku eşiğim epey yükseldi, törpülendi. En çok
neden korkar anne olmuş bir kadın? Söylemeye gerek yok, ben o korkuyu yaşadım,
iliklerime kadar da yaşıyorum. Bütün bunlar oluyor. Söylemiyorum, çünkü baş ediyorum.
Biteceğini biliyorum, sabrediyorum. O da ediyor. Arada yazıyorum işte iyi
geliyor.
Anneler günü yazısı yazacaktım
sözde, bu çıktı.
Bütün annelerin, anneler günü
kutlu olsun…