Tam 3 yıl önce bugün doğdu oğlum.
Ve tam 1 yıl önce çıktık hastaneden. Koskoca 1 yıl geçmiş. Eve zorla
döndüğümüzü hatırlıyorum ev bellediğimiz o yerden.
Bu nedenledir ki her Pazartesi hastane
gününde biraz huzursuz, biraz hüzünlüyümdür. Hem kendi adıma hem orada hala
kalanlar adına, maceraya yeni başlayanlar adına. Bu yüzden benim de bir
Pazartesi sendromum var.
1 yıl boyunca aralıklarla en uzun
90 gün kaldığımız hastaneden 1 yıl önce tam bugün, Ali’nin doğum gününde çıkmak
nasip olmuştu. Tedavi tam olarak bitmese de damardan alınan ağır kemolar
bitmişti, radyoterapi bitmişti, allahın her günü alınan kanlar bitmişti.
Haftada en fazla 1 gün ayrıldığımız serumlar bitmişti, Göğsüne takılı
yaşadığımız kablolar bitmişti, Hastane yataklarında, koltuklarında uyunan
/uyunamayan geceler bitmişti. Gün gelecek hastalık da tamamen bitti diyeceğiz.
Buna da şükürdü.
Hayat tuhaf. İnsan kötüye bile
alışıyor. Hatta mutluluğun bile bu şekilde bulunduğunu keşfettiğimi söylesem… Hastane de çok güzel geceler, günler de
geçirdik desem… tuhaf mı kaçar?
Ama doğru. Aşkla nefret nasıl kardeş derlerse,
mutlulukla mutsuzluk da öyleymiş. Biri varsa diğeri de varmış.
Çocukları hasta annelerin
çocuklarını uyutup geceleri liseli gibi odadan kaçıp kıkırdamalarla çay/kahve
sohbetini ve bu sohbetin tadının hiç unutulmayacak olmasını başka nasıl
açıklayabiliriz ki.
Ağlarken, her şey düzelecek
diyen, sizi anlayan gözleriyle yardım eli uzatan bir hemşirenin yakınlığını hangi
yakınınızda bulabilirsiniz ki.
Çocuğunun ateşini düşürmek için
ilaç vermenin ötesinde sabaha kadar başında bekleyip, gözünü kırpmadan vücuduna
ıslak bezlerle kompres yapan, gözünde korkuyu gördüğüm hemşireye minnetimden
büyük kime minnet duyabilirim ki.
Bir hastane odasına sevdiğimiz
yemekleri, tatlıları taşıyan arkadaşlarımızın vefasına en çok başka ne zaman
ihtiyacımız olabilir ki.
Hayatımın belki en güzel yeni
yılını orada kutlamış olabilirim. Ali’nin genel durumu iyiydi. Serumunun
çıkmasına da izin vermişlerdi. Bu rahat uyku demekti, Gece her dakika dolandı
mı diye bakmayacaktım. Biraz aburcuburla dünyanın en güzel partisi
olmuştu.
Bu yüzden ağlayarak ayrıldık.
Tedavi görmeye devam eden diğer çocuklardan, Ali’ye abla/abi, bize yoldaş olan
hemşirelerden ve personelden. Çünkü bu
yaşananların içinde çokça hüzün olmakla birlikte hepsi mutluluktu. Bu hayatta
yaşadığınızı anlayacağınız büyük duygular bunlar, büyük bir deneyimdi. Tabiki
Allah bir daha yaşatmasın.
Zordu, çok zordu. Ama geçiyor. Bitti demeye az
kaldı…
Ali bugün 3 yaşında. Hala
hastaneye iğne olacağını bile bile koşarak gidiyor. Ablalarını çok seviyor.
Hala gidince eve geldik diyor. Artık ilaçları saç dökmüyor. Bizde inadına
kesmiyoruz.
3 yıl önce aynı hastaneden bir
bebekle gelmiştik evimize. 1 yıl önce bugün de yine benzer bir duyguyla geldik.
O gün yeniden doğdu oğlum. Yeniden
kavuştuk çünkü.
Bugün senin adına bir dilek
diliyorum. Sadece sağlık. Bundan sonraki tüm doğum günlerinde sen istediğini
dile bebeğim.