En son yazıdan beri neredeyse 2
ay olmuş. Tam 8 hafta. Bu süreçte biz tam 8 haftalık bir kemoterapi fazını daha
atlattık. Bir öncekilerden farkı bir haftayı hastanede, bir haftayı evde
geçiriyor olmamızdı. M fazı denilen bu aşamada 10 günde bir 24 saat süren bir
ilaç alıyor, aynı gün intretekal denilen bir yolla yani belden bir iğne ile
beyine koruyucu bir sıvı gönderiliyordu. Bu da tam anestezi altında yapıldığı
için her hafta bir kalp çarpıntısı ile geçti. Sonraki günlerde ise 24 saat
aldığı ilacın organlarına zarar vermemesi ve hızla dışarı atılması için başka
ilaçlar, serumlar vs… Bu da gece her saat başına alarm kurup bez değiştirmek
için kalkmak anlamına geliyor. İlacın vücuttan tamamen atıldığı tespit
edildiğinde ise ev yolu görünüyor. Evde yeniden düzen kurana kadar biraz stres
sonra huzur… Bir hafta “normal” bir hayat… Sonra yine bavul, hazırlık vs… Böyle
bir döngü ile atlattık 8 haftayı.
Evde olmak büyük bir lükstü
hepimiz için ama tabi bu git-gel yorgunluğu beni benden aldı. Dolayısıyla elim
bir gün olsun bilgisayara gitmedi. Kafam ne yazılar yazdı ama elim durdu bir
kere. Bir de çok depresif hallerimde yazmayı çok sevmiyorum çünkü bu bloğu
kimseyi üzmek için değil, bilgilendirmek için yazıyorum. Şimdi iyiyim. Evdeki
bu son haftamızda yeniden yoğunluğa girmeden haber vermek istedim.
Pazartesi günü her şey uygunsa
yeniden ilik alınacak. Durum tespiti, biraz yürek hoplaması ile geçecek birkaç
günün ardından yeniden hastane günleri başlayacak. Yine bir 8 hafta. Protokol
2, faz 1 ile başlayacağız, faz 2 ile zaman kaybetmeden tamamlayacağız dilerim
ki. Yine ilk aylar gibi bir sürü ilaç. Benim zarar vermesin diye eldivensiz asla
dokunmamam gereken ama oğlumun organlarına, damarlarına litrelerce verilen/verilecek
ilaçlar. Yoğun bir tedavi. Bu nedenle 8 hafta boyunca yine hastanede olacağız.
90 gün hastanede kaldıktan sonra
nasıl eve gelmek zor geldiyse şimdi de oraya dönmek öyle zor geliyor. Herşeye
alışılıyor bunu artık çok iyi biliyorum ama Ali’nin mama sandalyesi ile yatağa mahkumiyeti
beni her açıdan yoruyor. Çocuğunu o durumda da gezdirenler, hastane
koridorlarına çıkaranlar var elbet ama elinin mikroplu bir yere değmesi,
koridorda hasta biri ile aynı havayı soluması gibi anlık bir riski göze
alamıyorum. Ne kadar zor olursa olsun almadığım ve bütün kurallara uyduğum için
bu kadar hızlı bugünlere geldik ve tedaviyi aksatmadık. Dilerim yine öyle
olacak ve bu da bitecek.
Zaman çabuk geçiyor. Mevsimler
değişiyor, insanların hayatları değişiyor. Biz sanki 6 aydır aynı yerde
duruyoruz. Bir yazımda o pencerede kış ve baharı gördüğümü yazmıştım. Şimdi de
yazı göreceğiz. Artık sonbahara Allah kerim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder